Şehit Yavuz Sonat Güzel
Allah taksiratını affetsin
Cinsiyeti: Erkek
Doğum yeri: Kocaeli / Kandıra
Doğum tarihi: 1986
Mesleği: Jandarma Binbaşı
Medeni hali: Evli
Ölüm yeri: Tunceli
Ölüm tarihi: 26.09.2015
Ölüm nedeni: 26 Eylül 2015 saat 15:50’de, Tunceli ili Demirkapı Köyü mevkiinde Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristlerin bulunduğu duyumu üzerine, bölgeye Jandarma Özel Harekat Timlerince gerçekleştirilen operasyonda, teröristlerin açtığı ilk ateş esnasında Kahraman Silah Arkadaşımız Jandarma Binbaşı Yavuz Sonat GÜZEL ağır şekilde yaralanmıştır.
Yaralı silah arkadaşımız Jandarma Binbaşı Yavuz Sonat GÜZEL derhal helikopter ile hastaneye tahliye edilmiş; ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.
Merhumun bulunabileceği mezarın yeri;
Ankara
GPS: –
Allah yolunda mücadele ederken öldürülen şehitlerin, peygamberlikten sonra en yüksek rütbeye eriştiklerini bilen kahramanlarımız; ''Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum" düşüncesiyle; vatanı, dini, bayrağı ve diğer kutsal değerleri için savaşmaktan asla çekinmemişler, verebileceği en kıymetli şey olan canlarını seve seve vermişlerdir.
Çünkü onlar Kur'an ve sünnetle aydınlandıkları bilgi yolunda; Allah için can vermenin karşılığının cennet olduğunu “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır..” (Tevbe, 9/111) ayetiyle öğrenmişlerdi. Sahabeden birisi Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’e, “Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affedilir mi?” diye sormuş, o da, “Evet, kul hakkı hariç, bütün günahların affedilecek. Zira Cebrail bu hususu bana haber verdi!”(Müslim, İmaret,117) buyurmuştu.
Her zaman şehit olmayı arzulayan Sevgili Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun); “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim."(Buhârî, Cihad, 7) buyurduktan sonra şehitliğin önemine şöyle işaret buyurmuşlardı: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."(Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109)
Gazilik de şehitlik kadar önemli bir mertebedir. Çünkü gaziler, Allah için, vatan için, bayrak için canlarını ortaya koyabilmiş mü’minlerdir. Ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’nın: “İki göz cehennem ateşinde yanmaz: Biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de Allah yolunda nöbet tutarken düşmanı gözetleyen göz.”(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihad, 12.) "Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin ailesinin ihtiyaçlarını karşılayan da cihad yapmış gibi sevap kazanır."(Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136) müjdesi, asker ocağının, peygamber ocağı olduğunu bizlere öğretmiştir.
“Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ” misali toprağı kanlarıyla yoğuran şehitlerimiz, bu cennet vatanı bize emanet etmişlerdir. Bize düşen de bu toprakları imar etmek, korumak ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Bunu yapmadığınız takdirde hem vatanımıza ve hem de şehitlerimize karşı görevlerimizi yapmamış ve onların ruhlarını incitmiş oluruz.
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Şehidimizin annesi Uğur Dündar ile şöyle konuşmuş…
Şehit Binbaşı Yavuz Sonat Güzel’in annesi Emine Güzel
“Benim biricik oğlum, Yavuzum, doğum günüm olan 24 Ocak’ta dünyaya gelince evimizde bayram sevinci yaşanmıştı. Ama hainler onu 39 yıl sonra bir bayram günü benden aldılar…”
Şehit Binbaşı Yavuz Sonat Güzel’in, evlat kaybetmenin tarifsiz acıları içindeki annesi Emine Güzel, hıçkırıklar arasında anlatmaya devam ediyor:
“Ondan önce, şimdi ikisi de öğretmen olan ablaları Fatma ve Jülide Zişan doğmuştu. Oğlum dünyaya gelince babası adını Yavuzkoymak istedi. Ben de son çocuğum olduğu için “son isim” anlamına gelen “Sonad” olsun istedim. Sonuçta iki isimde de anlaştık. Ama nüfusa kaydedilirken Sonat yazmışlar yavrumun adını… Dünyalar güzeli bir bebekti. Sonra kaşla göz arasında büyüyüverdi. Çok yakışıklı, levent gibi bir delikanlı oldu. O kadar iyi kalpli bir insandı ki anlatamam. Kalbi herkese iyilik yapmak için çarpardı. Büyüklerine karşı da son derece saygılıydı. Babası gelince hemen ayağa kalkardı. Hayatı boyunca bizimle yüksek sesle bile konuşmadı yavrucuğum. Kendi isteğiyle gittiği Işıklar Askeri Lisesi’nden sonra Harp Okulu’nda okudu. Orada mühendislik eğitimi de aldı. Ayrıca Polis Akademisi’ni bitirdi ve yüksek lisans yaptı…”
* * *
Nefes almakta zorlanınca “Efendim, telefonu kapatayım. Sadece başsağlığı dilemek ve acınızı tüm kalbimle paylaştığımı söylemek için aramıştım. Sizi yormayayım” diyorum. “Hayır, çok doluyum, konuşacağım, konuşmam gerektiğine inanıyorum. Yeter artık, yeter” diyor.
“…Bayramın üçüncü günü gelinim Burcu ve 11 yaşındaki kızları Elif Sude bize gelmişlerdi. Kurbanlarımız kesilmişti. O sırada oğlum aradı. Durumunu sordum “Merak etme, sıkıntı yok, iyiyim anne” dedi. Sonra kızıyla konuşup babaannesi, dedesi ve annesine sarılarak fotoğraf çekmesini ve kendisine göndermesini istedi. “Benim için en güzel bayram hediyesi o fotoğraf olacak” dedi. İstediğini yaptık. Cevabi mesajda mutluluktan havalara uçtuğunu yazıyordu.
Saat 15.00 civarında operasyona çıkmışlar. Hepsinde çelik yelek varmış. Ama helikopterden yere atlar atlamaz, pusudaki hainler ateş etmeye başlamış. Bir kurşun, çelik yeleğin boşluk bıraktığı koltuk altından girip kalbine saplanmış ve canım evladım oracıkta düşüvermiş.
Ben bunları bilmiyordum ama içimde bir sıkıntı oluştu. Kalbim daralıyordu. Kalkıp televizyonu açtım. Tunceli’de bir subayın yaralandığı altyazısını görünce çılgına döndüm. Hemen telefona sarıldım. ‘Yavuz,Yavuzum neredesin’ diye bağırıyorum, ama cevap gelmiyor. Nefeslenebilmek için çıktığım balkonda bir de ne göreyim. Tüm Kandıra bizim evin önünde toplanmamış mı? Meğer haber alıp gelmişler ama zili çalmaya çekiniyorlarmış. İşte orada balkon konuşmamı yaptım. ‘Tayyip gel, balkon konuşması öyle olmaz, böyle olur. Neredesin, gel, bekliyorum. Beni zindana da atsan konuşacağım. Oğlumu onun PKK’lı askerleri vurdu’ dedim.
* * *
Emine Güzel, oğlunun yurtseverlik uğruna hayatını kaybettiğini anlatırken aralarında geçen şu konuşmayı aktarıyor:
“Kağızman’da 3 yıl İlçe Komutanlığı yaptı. Sayısız kan davalıyı barıştırdı. Oradan gözyaşları arasında uğurlandı. Komando Tabur Komutanı olarak Tunceli’ye tayini çıktığında ana yüreğinin de etkisiyle ‘Gitme, oralar çok tehlikeli yavrum’ dedim. Hiç düşünmeden ‘Anacığım orası da vatan toprağı. Ben gitmesem, başka bir arkadaşım gitmese, biz gitmesek oralarda bayrağımızı kim dalgalandıracak? Kaderde şehit düşmek bile varsa, yine de gideceğim’ diye cevap verdi.”
* * *
Şehit Binbaşı Yavuz Sonat Güzel
Yüreği yanık anne eve gelen Kocaeli Valisi’ne hiçbir AKP’li siyasetçiyi taziye ziyaretinde görmek istemediğini ve gelirlerse kabul etmeyeceğini söylemiş. Daha sonra ve cenaze töreninde yanına yaklaşanları da -örneğin Emrullah İşler’i- uzaklaştırmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Meclis Başkanı Yılmaz’ın çelenklerini de kaldırtmış.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi, aileyi hiç yalnız bırakmayıp büyük ilgi göstermişler. Hatta Orgeneral Mendi, eşiyle birlikte ziyaretlerine gelmiş. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise Emine Hanım’ın ellerine uzanarak “Müsaade edin de bu mübarek elleri öpeyim” demiş.
* * *
Şehidin babası Yılmaz Güzel, ben, Müjdat Gezen ve merhum Kemal Sunal gibi Vefa Liseli…
Müjdat’la aynı sınıfta okumuşlar. Çocuklarına isim verirken hep lisedeki öğretmenlerinden etkilenmiş. Örneğin küçük kızına çok sevdiği Zişan öğretmenin adını koymuş.
“Yemedik içmedik, bir işçi emeklisi olarak evlatlarımızı okuttuk. Vatana, millete, tüm insanlığa faydalı bireyler olmaları için uğraştık. Onlar da bizi mahcup etmediler. Ama Yavuzumu anlatamam. Dünyalar iyisi bir kalbe sahipti… Ah Yavuzum ah…” derken boğazı düğümleniyor, sesi kısılıyor.
* * *
http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/ugur-dundar/sehidin-annesi-946575/
Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu menfur olaylarda hayatını kaybeden aziz şehidimiz Yavuz Sonat Güzel’e Allah’tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Binbaşı Yavuz Sonat Güzel ile çalışanlar O’nu şöyle anlatıyorlar.
Binbaşı Yavuz Sonat Güzel, Jandarma Genel Komutanlığı karargahında görev yapıyordu. Geçen yıl tayini Tunceli’ye çıktı. Jandarma Özel Harekat Timi’nde gönüllü olarak görev aldı. Operasyonlarda hep askerinin önünde yer aldı. Onun bu cesur, atak hali, askerlerine karşı babacan tutumu diğer komutanlar tarafından da örnek alındı. Askerinin en önünde giderken şehit düştü. Yapraklı Mezrası’nda bir grup teröristin bulunduğu bilgisi üzerine, Tunceli Jandarma Özel Harekat Timleri’nin operasyon yapmasına izin verildi. Bu amaçla bölgeye 5 timin helikopterle gönderilmesi planlandı. Tabur Komutanı Binbaşı Yavuz Sonat Güzel de ilk indirilecek timde yer aldı. Operasyon bölgesine genelde komutanlar “çevre emniyeti” alındıktan sonra indiğini hatırlatan bir askeri yetkili, Tabur Komutanı Güzel’in şehit oluşunu şöyle anlattı:
“Operasyon bölgesine genelde komutanlar iki-üç tim indirildikten sonra iner. Önce inen timler çevre emniyeti alır. Binbaşı Güzel’in içinde bulunduğu ilk timin helikopterden inişleri için uygun yer bulundu. Helikopterden önce komutan indi. Aynı anda kendisine ateş edildi. İlk atışta komutanımız başından vuruldu. Yaralı olarak hastaneye götürüldü. Ancak müdahaleye rağmen kurtarılamadı.”
ADI GİBİ YAVUZ BİR KOMUTAN
Özel eğitimli Jandarma Özel Harekat Timleri genelde, teröristlerin ilk atışı sırasında vuruluyor. İlk atıştan sonra askerler aldıkları eğitim nedeniyle kısa sürede duruma hakim oluyor. Tunceli’de de Yavuz Komutan helikopterden iner inmez hedef alındı.
Silah arkadaşları, Tabur Komutanı Yavuz Sonat Güzel’i, “Atak, mücadeleci, askerinin hep önünde olan bir komutandı. Jandarma Özel hHarekat Timi’nde görev yapmayı gönüllü olarak kendisi istemişti. Askerin çok sevip, saydığı bir komutanımızı kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Adı gibi yavuz bir komutandı” diye anlattı.
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/en-onde-gidiyordu-acilan-ilk-ateste-askerlerine-siper-oldu-944791/